11 Temmuz 2014 Cuma

Hz. İsa (as)'ın İlah Olduğuna İnananların Cennete Gidecekleri Yanılgısı


Gerçek İman Sahipleri Zorluklarla Denenirler

Şu an dünyada üçleme inancını savunan pek çok Hristiyan, hiçbir tereddüt olmaksızın, kesin olarak cennete gidecekleri gibi bir fikre inanmaktadırlar. Bu yanlış inanca göre, cenneti hak etmek için (haşa) Hz. İsa (as)'ın ilah olduğuna inanmak yeterlidir. Elbette ki bu hatalı düşünce gerçek İsevilikte yer almayan, Kilise'nin sonradan belirlediği inançlardan biridir. Ancak Kilise'nin yaptırımları ve baskısı nedeniyle Hristiyanlar bu hatalı inanca kesin olarak uymaları gerektiğini düşünmektedirler. Hristiyanlar bu şekilde, Hz. İsa (as)'ın bütün günahların kefareti için çarmıha gerildiğine, papalar ve papazların günahları bağışlayabildiklerine inanırlar. Bütün bunların kendilerini kurtardığı ve mutlaka cennete gidecekleri yanılgısına kapılırlar. Söz konusu Hristiyanlara göre ahirette bir ceza olacaksa, bu sadece Hz. İsa (as)'ı ilah olarak tanımayanlar içindir. (Allah'ı tenzih ederiz)
Aşağıdaki açıklamalarımız, bu derin yanılgının içine düşmüş olan Hristiyanlara yöneliktir. Bu inançtaki Hristiyan kardeşlerimize şu soruları yöneltiyoruz:
O zaman imtihan niye vardır? Neden insanlar denenmektedir?
Neden zorluklar, felaketler, ateizm, komünizm, sevgisizlik, katliamlar, savaşlar, depremler, kasırgalar, ölümler yaratılmaktadır?
Neden haramlar ve helaller vardır?
İyilik ve kötülük neye göredir?
Dünyanın amacı, yemek yiyip oturmak ve "Hz. İsa (as) ilahtır" deyip ölümü beklemek midir?
Allah rızası için gayret etmek, zorluk çekmek, nefsi ezmek, güçlüklere, hastalıklara ve felaketlere sabretmek bu inançta nerededir?
Cennete gitmek madem bu kadar kolay, o zaman vefa, fedakarlık, hakkından feragat, ince düşünce, dostluk, korumacılık gibi güzel vasıfları uygulamanın gereği nedir?
Ateizm, dinsizlik, komünizm gibi son derece tehlikeli akımlarla mücadele bu inançta nerededir?
Böyle bir inançta ibadetler var mıdır?
Böyle bir inançta Allah rızasını kazanmak için çaba göstermek var mıdır?
Elbette ki Allah böyle bir din yaratmaz.
Yeryüzündeki yaratılışın bir sebebi, Allah'ın bir kanunu vardır. Yüce Allah bu sebebi bir Kuran ayetinde şöyle bildirmiştir:
O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)
İncil'de de Hristiyanların sürekli bir ümit içinde, gayret etmeleri gerektiği bildirilmektedir:
Ümidinizden doğan tam güvenceye kavuşmanız için her birinizin sona dek aynı gayreti göstermesini arzu ediyoruz. Tembel olmamanızı, vaat edilenleri iman ve sabırla miras alanların örneğine uymanızı istiyoruz. (İbranilere Mektup, 6:11-12)
Öyleyse sevgili kardeşlerim... kurtuluşunuzu sonuca götürmek için daha çok gayret edin. (Pavlus'tan Filipililere Mektup, 2:12)
İşte bu nedenle her türlü gayreti göstererek imanınıza erdemi, erdeminize bilgiyi, bilginize özdenetimi, özdenetiminize sebat gücünü, sebat gücünüze Allah yoluna bağlılığı, bu bağlılığınıza kardeşseverliği, kardeşseverliğinize sevgiyi katın. (Petrus'un 2. Mektubu 1:5-7)
"Allah'ın Egemenliği'ne [cennete], birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerekir" diyorlardı. (Elçilerin İşleri, 14:22)
Yaratılış amacımız imtihan olmaktır. Bu imtihan, Allah için yaşayan insanlarla, iman etmeyenleri birbirinden ayırt edecektir. Ayette belirtildiği şekilde davranış ve amel bakımından her kişi imtihana tabi tutulacak ve bu imtihanı geçen cenneti kazanacaktır.
İncil'de de dünyadaki zorlukların hikmeti şöyle haber verilmiştir:
Bakın bu acılar, Allah'ın isteğiyle çektiğiniz bu acılar [Allah'ın imtihanı olarak karşılaştığınız zorluklar] sizde ne büyük ciddiyet, arınmak için ne büyük istek yarattı!... (Pavlus'tan Korintlilere 2. Mektup, 7:11)
Dünyadaki imtihan zorludur. İşte bu nedenle peygamberler sürekli olarak zorluk yaşamışlardır. Bu yüzden ölümle tehdit edilmiş, yurtlarından sürülmüş, haksız yere hapsedilmişlerdir. Allah rızası için tebliğ yapan, Allah'ın varlığını anlatan, şu an dünyayı sarmış bütün dinsiz akımlara karşı cephe alan her kişi benzer zorlukların içine girer. Allah'a iman eden, O'nun gücünü, büyüklüğünü anlatan herkes o imtihanın zorluklarını yaşar. Böylelikle, Allah'a karşı samimiyetini göstermiş olur. Zorluklara rağmen Allah'ı sevmek, zorluklara rağmen ibadetleri yerine getirmekte kararlı olmak bir insanı gerçek dindar yapar. Allah'a karşı samimiyet ve sevgi, bu zorluklara karşı gösterilen sebat ve kararlılıkla kanıtlanır. Dolayısıyla iman için ölçü, Allah için zorluklara göğüs germek, ortam ve şartlar ne olursa olsun ibadetten ödün vermemek ve dünya için değil, Allah için yaşamaktır. 
Allah için yaşayan bir insan bu dünyada rahat etme peşinde değildir. Tam tersine başına zorluklar geleceğini bilir. Güçlükler ve imtihanlarla deneneceğinin farkındadır. Allah'a karşı samimiyetini böyle göstereceğine inanmıştır. Bu, Allah'ın Kuran'da açıkça bildirdiği bir gerçektir:
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214)
Hz. İsa (as), bir peygamber ve tebliğci olması sebebiyle, Allah'a iman etmeye davet ettiği için zorluklarla karşılaşmıştır. Bu gerçek de bize İncil'de birçok pasajda haber verilir:
O an Ruh, İsa'yı çöle gönderdi. İsa çölde kaldığı kırk gün boyunca şeytan tarafından denendi. Yabanıl hayvanlar arasındaydı, melekler ona hizmet ediyordu. (Markos, 1: 12-13)
Ne var ki, adam çıkıp gitti, olayla ilgili haberi her tarafa yayıp duyurmaya başladı. Öyle ki, İsa artık hiçbir kente açıkça giremez oldu. Ancak dışarıda, ıssız yerlerde kalıyordu. Ve halk her yerden ona akın ediyordu. (Markos, 1: 45)
İsa bundan sonra eve gitti. Yine öyle büyük bir kalabalık toplandı ki, İsa'yla öğrencileri yemek bile yiyemediler. Yakınları bunu duyunca, "Aklını kaçırmış" diyerek onu almaya geldiler. Yeruşalim'den gelen din bilginleri ise, "Baalzevul onun içine girmiş" ve "Cinleri, cinlerin önderinin gücüyle kovuyor" diyorlardı. (Markos, 3: 20-22)
Meryem'in oğlu, Yakup, Yose, Yahuda ve Simun'un kardeşi olan marangoz değil mi bu? Kızkardeşleri burada, aramızda yaşamıyor mu?" Ve gücenip onu reddettiler. İsa da onlara, "Bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez" dedi. (Markos, 6: 3-4)
"İnsanoğlu, başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek. Onlar da onu ölüm cezasına çarptıracak ve öteki uluslara teslim edecekler.Onunla alay edecek... (Markos, 10: 33-34)
Fısıh ve Mayasız Ekmek Bayramı'na iki gün kalmıştı. Başkâhinlerle din bilginleri İsa'yı hileyle tutuklayıp öldürmenin bir yolunu arıyorlardı."Bayramda olmasın, yoksa halk arasında kargaşalık çıkar" diyorlardı. (Markos, 14: 1-2)
Başkâhinler ve Yüksek Kurul'un öteki üyeleri, İsa'yı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı tanık arıyor, ama bulamıyorlardı. Birçok kişi ona karşı yalan yere tanıklık ettiyse de, tanıklıkları birbirini tutmadı. (Markos, 14: 55-56)
İsa onların kötü niyetlerini bildiğinden, "Ey ikiyüzlüler!" dedi. "Beni neden deniyorsunuz? (Matta, 22: 18-19)
Bu sırada başkâhinlerle halkın ileri gelenleri, Kayafa adındaki başkâhinin sarayında toplandılar. İsa'yı hileyle tutuklayıp öldürmek için düzen kurdular. (Matta 26: 3-4)

church_kilisesi
12. yüzyıla ait Fransa'nın Tarascon bölgesindeki St. Gabriel kilisesi
İncil'de aynı zamanda, Allah için zorluklara göğüs geren havarilerin durumu da anlatılmaktadır:
"Size doğrusunu söyleyeyim" dedi İsa, "[Allah rızası için] benim ve Müjde'nin [Allah'ın emirlerinin] uğruna evini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakıp da şimdi, bu çağda çekeceği zulümlerle birlikte yüz kat daha fazla eve, kardeşe, anneye, çocuğa, toprağa ve gelecek çağda sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç kimse yoktur. Ne var ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak." (Markos, 10:29-31)
[Hz. İsa (as):] "[Allah rızası için] benim adım uğruna evlerini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakan herkes,bunların yüz katını elde edecek ve sonsuz yaşamı miras alacak. Ne var ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak." (Matta, 19:29-30)
Bunun için, Allah'ın isteği uyarınca acı çekenler, iyilik ederek canlarını güvenilir Yaradan'a emanet etsinler. (Petrus'un 1. Mektubu, 4:19)
[Hz. İsa (as):] "Ama siz kendinize dikkat edin! İnsanlar sizi mahkemelere verecek... [ve] dövecekler. Benden ötürü [Allah rızası için bana uyduğunuzdan ötürü] valilerin, kralların önüne çıkarılacak, böylece onlara tanıklık edeceksiniz. Ne var ki, önce Müjde'nin [Allah'ın emirlerinin] bütün uluslara duyurulması gerekir. Sizi tutuklayıp mahkemeye verdiklerinde, 'Ne söyleyeceğiz?' diye önceden kaygılanmayın. O anda size ne vahyolunursa onu söyleyin. Çünkü konuşan siz değil, Allah olacak. Kardeş kardeşi, baba çocuğunu ölüme teslim edecek. Çocuklar anne babalarına başkaldırıp onları öldürtecek. Benim adımdan ötürü [Allah rızası için bana uyduğunuzdan ötürü] herkes sizden nefret edecek.Ama sonuna kadar sebat gösteren kurtulacaktır." (Markos, 13:9-13)
Ama bütün bu olaylardan önce sizi yakalayıp zulmedecekler. Sizi... zindanlara atacaklar. Benim adımdan ötürü kralların, valilerin önüne çıkarılacaksınız... Anne babanız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler. Benim adımdan ötürü [Allah rızası için bana uyduğunuzdan ötürü] herkes sizden nefret edecek. Ne var ki, başınızdaki saçlardan bir tel bile yok olmayacaktır. Sebat göstermekle canlarınızı kazanacaksınız." (Luka, 21:12-19)
... O gün Yeruşalim'deki kiliseye karşı dehşetli bir baskı dönemi başladı... Saul ise iman edenler topluluğunu kırıp geçirmeye başladı. Ev ev dolaşarak, kadın-erkek demeden iman edenleri dışarı sürüklüyor, hapse atıyordu. Bunun sonucu dağılan imanlılar, gittikleri her yerde Allah sözünü müjdeliyorlardı. (Elçilerin İşleri, 8:1-4)
... [Peygamberler] iman sayesinde ülkeler ele geçirdiler, adaleti sağladılar, vaat edilenlere kavuştular, aslanların ağzını kapadılar. Kızgın ateşi söndürdüler, kılıcın ağzından kaçıp kurtuldular. Güçsüzlükte kuvvet buldular, savaşta güçlendiler, yabancı orduları bozguna uğrattılar... Başkalarıysa salıverilmeyi reddederek dirilip [ahirette] daha iyi bir yaşama kavuşma umuduyla işkencelere sabrettiler. Daha başkaları alaya alınıp kamçılandı, hatta zincire vurulup hapsedildi. Taşlandılar, testereyle biçildiler, kılıçtan geçirilip öldürüldüler. Koyun postu, keçi derisi içinde dolaştılar, yoksulluk çektiler, sıkıntılara uğradılar, baskı gördüler. Dünya onlara layık değildi. Çöllerde, dağlarda, mağaralarda, yeraltı oyuklarında dolanıp durdular. (İbranilere Mektup, 11:33-38)
[Hz. İsa (as):] "Bunları size, sendeleyip düşmeyesiniz diye söyledim... Evet, öyle bir saat geliyor ki, sizi öldüren herkes Allah'a hizmet ettiğini sanacak. Bunları, Allah'ı ve beni tanımadıkları için yapacaklar. Bunları size şimdiden bildiriyorum. Öyle ki, saati gelince bunları size söylediğimi hatırlayasınız..." (Yuhanna, 16:1-4)
havuz_deniz
Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur. (Nisa Suresi, 48)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder