11 Temmuz 2014 Cuma

Allah Her Yerdedir

Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kaf Suresi, 16)

Bazı Müslümanlar ve Hristiyanlar, ayette geçen "Biz ona şahdamarından daha yakınız" ifadesinin fiziksel değil, bir nevi manevi yakınlık olduğunu iddia ederek Allah'ın her yerde olduğu gerçeğine itiraz etmeye çalışırlar. Söz konusu Hristiyanlar kendi yanlış inançlarınca İslam'da "uzak bir Allah inancının" hakim olduğunu, Allah'ın (Haşa) erişilemez olduğunu iddia etmektedirler. Bu şekilde "Allah'ın oğlu" kavramına da kendilerince zemin bulmaya çalışmakta ve İslam'daki kendilerince "uzak" Allah inancı (Allah'ı tenzih ederiz) yerine, Hristiyanlıkta Allah'ın Hz. İsa (as) vesilesi ile kullarına ulaştığını iddia etmektedirler. Bu çok ciddi bir yanılgıdır ve Allah'ın Zatı ve Allah'ın tecellisi olma arasındaki farkı tam olarak kavrayamamaktan kaynaklanmaktadır.
köpek ve kadın

Bir deniz kıyısında çok fazla şey algılarız. Denizin kokusu, rüzgarin serinliği, dalgaların sesi, çakılların ıslaklığı, karşımızdaki ufkun uzaklığı vs. bütün bunlar gerçekte beynimizde yalnızca algı alarak yaratılan bir bütündür. Gerçekte bunların hiçbirinin dışarıdaki gerçekliklerine ulaşamayız. Yalnızca görüntüler vardır ve bu görüntülerin tümü Allah'ın tecellisidir. Dolayısıyla Allah bize elimizle hissettiğimizi sandığımız çakıl taşlarından bile daha yakındır.
Ayette geçen "Biz ona şahdamarından daha yakınız" ifadesi, manevi yakınlık olduğu gibi aynı zamanda fiziksel bir yakınlıktır. Daha önce açıkladığımız gibi, her şey beynimizdeki görüntünün bir parçası olduğuna ve tüm hayatımız beynimizde oluşan bu görüntülerin bir toplamı olduğuna göre, bizim bedenimiz, hücrelerimiz, sahip olduğumuz ve muhatap olduğumuz her şey yine birer görüntüdür ve dışarıda var olan maddeye ait tüm bu kopya görüntüler gibi onlar da Allah'ın birer tecellisidir. Dolayısıyla Allah bize, en yakınımızda olduğunu sandığımız kişiden bile daha yakındır. Bu, tam anlamıyla bir fiziksel yakınlıktır; çünkü Allah insanı içten, dıştan, her yönden çepeçevre kuşatmıştır.
Allah'ın Zatı elbette ki başkadır. Fakat Allah'ın tecellileri her yerdedir. Bir kişi bir odaya girse burada Allah yok dese, dinden çıkmış olur. "Her şey Allah'ın tecellisi fakat bu küçük kutu hariç" dese yine dinden çıkmış olur. Bu ifade ile kendince, sonsuz Allah'ın büyüklüğünü sınırlamakta, Allah'tan bağımsız başka varlıklar olduğunu iddia etmektedir. (Allah'ı tenzih ederiz) Allah'tan bağımsız gördüğü şey küçük bir kutu dahi olsa, Allah esirgesin farkında olmadan yine Allah'ın sonsuz büyüklüğünü inkar etmiş olur. Oysa sonsuz ve mutlak olan yalnızca Allah'tır. Dolayısıyla bir insan bir odaya girdiğinde, Allah'ın tecellileri o oda dahil gördüğü ve görmediği her yerdedir. Bir insan her nereye dönerse, Allah'ın tecellisi oradadır.
Allah'ın her yeri sarıp kuşattığı, her nereye dönersek Allah'ın orada olduğu gerçeği birçok Kuran ayeti ile bildirilmiştir. Bu ayetlerde geçen ifadeler muhkemdir. Örneğin Allah, Bakara Suresi'nin 255. ayetinde "... O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır...." diye bildirmektedir. Hud Suresinin 92. ayetinde ise, "... Şüphesiz benim Rabbim, yapmakta olduklarınızı sarıp-kuşatandır." denilerek Allah'ın, insanları da yaptıklarını da kuşattığı bildirilmektedir.
Allah bu gerçeği İncil'de de çok açık olarak bildirmiştir:
Herşeyden önce var olan O'dur (Allah'tır) ve herşey varlığını O'nda sürdürmektedir. (Pavlus'tan Koloseslilere Mektup, 1:17)
Allah'ın görmediği hiçbir varlık yoktur. Kendisi'ne hesap vereceğimiz Allah'ın gözleri önünde herşey çıplak ve açıktır. (İbranilere Mektup, 4:13)
Yukarıda anlattığımız, dışarıda var olan maddenin gerçeğiyle asla muhatap olamayacağımız, bizim sadece beynimizdeki kopya görüntülerle, hayalle muhatap olduğumuz gerçeği tam olarak anlaşıldığında, Allah'ın her yerde ve tek mutlak varlık olduğu da tam olarak anlaşılabilecektir. Allah sadece göklerde değildir. Allah, her yeri sarıp kuşatandır. Bu bilgi bize Kuran aracılığı ile verilmektedir. Biz dua ettiğimizde Allah bizi her yerde her an duyar. Allah bize her yerde tecellileriyle Kendisini gösterir. Allah bizi sevendir ve bize en yakındır. Hiç kimse bize Allah'tan daha yakın değildir. Allah ile aramızda hiçbir mesafe yoktur. Maddenin dışarıdaki varlığı ile asla muhatap olmayacaklarını anlayan insanlar Allah'ın her an her yerde olduğunu, her an kendilerini gördüğünü ve işittiğini, her şeye şahit olduğunu ve kendilerine şah damarlarından daha yakın olduğunu, her dua edenin duasını işittiğini, dolayısıyla manevi ve fiziksel anlamda insana en yakın olanın yalnızca ve yalnızca Yüce Rabbimiz Allah olduğunu bütün açıklığı ile anlayacaklardır.
Bizler, zamana ve mekana bağlı olarak yaşayan varlıklar olduğumuz için Allah'ın gökleri, yeri ve tüm varlıkları sarıp kuşatmış olduğu gerçeğini gereği gibi kavrayamayabiliriz. Oysa Allah'ın sarıp kuşatması, bir insanı hücrelerine, atomlarına kadar sarıp kuşatması anlamına gelir. Hiçbir atom, Allah'tan bağımsız değildir. Her biri O'nun tecellisidir ve Allah onların tümünü bilir. Allah'ın olmadığı hiçbir yer yoktur.

Maddesel Bir Dünyaya Maddi Bir İlahın Gerektiği Yanılgısı

Yukarıda anlattığımız maddenin aslı konusunu bilmeyen veya gereği gibi anlayamayan bazı Hristiyanlar, Hz. İsa (as)'a ilahlık atfetmelerinin sebebini kimi zaman şöyle bir mantıkla açıklarlar: "Bizler birer maddesel varlık olduğumuz ve dünya da maddesel bir mekan olduğu için, bizim ve tüm dünyanın kurtuluşa ermesi için yine maddesel bir varlığa ihtiyaç var". Böyle bir iddia, Allah'ın her yerde ve her an bize en yakın olduğunu, dilediği zaman, dilediği şekilde, her kuluna ulaşabileceğini gereği gibi anlamamaktan ve maddenin gerçek mahiyetini bilmemekten kaynaklanan son derece yüzeysel bir çıkarımdır. Öncelikle bizim muhatap olduğumuz hiçbir şey madde değildir. Buna biz de dahiliz. Bizim asla aslına ulaşamayacağımız dışarıdaki madde de aslında bildiğimiz anlamda maddesel bir varlığa sahip değildir: Saydam ve karanlıktır. Biz, yalnızca beynimizde gördüğümüz, dışarıdaki varlıklarıyla asla muhatap olmadığımız kopya görüntülerden, yani hayallerden oluşan bir alemde yaşıyoruz. Beş duyularımızla dışarıdaki dünyaya ulaştığımızı sanıyoruz. Oysa her şey elektrik sinyallerinden ibaret. Beyne giden elektrik sinyallerinin tamamı kesilecek olsa maddesel dünya dediğimiz dünya da tümüyle yok olur. Özetle, bizim gördüğümüz dünyada, hiçbir şey maddesel varlık değildir. Dışarıda var olan her şey, sadece beynimizde algıladığımız kopya görüntülerden ibarettir. Dolayısıyla hayallerden oluşan böyle bir dünyada, [Haşa] maddi bir ilahın olması gerektiği fikri son derece mantık dışıdır. Beynimizdeki bu dünyada, maddi hiçbir şey yoktur.

ceylan

Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir. (Bakara Suresi, 115)
Söz konusu Hristiyanların iddia ettikleri şekilde Allah'ın bize ulaşması, sevgisini ve yakınlığını göstermesi için sadece tek bir insan üzerinde tecelli etmesi gerektiği iddiası; gerçekçi olmayan, hayali bir inanıştır. Allah'ın buna ihtiyacı yoktur, Yüce Rabbimiz her türlü eksiklikten münezzehtir . (Daha önce de belirttiğimiz gibi buradaki tecelli, Allah'ın Zatı anlamında kesinlikle değildir) Allah her yerdedir. Her an bizimle birliktedir. O, her şeyde tecelli eder.
Asıl Allah'ı kullarından uzak gören anlayış, üçleme inancındaki akla ve mantığa aykırı yorumlardır. Söz konusu Hristiyanlar, her şeyde ve her yerde tecelli eden, her yeri sarıp kuşatan ve kullarına her an en yakın olan Allah inancını bir kenara bırakıp; uzak bir Allah inancına sahip çıkmaktadırlar. Bu batıl inançta, Allah kendilerine öylesine uzaktır ki, ancak bir insan vesilesi ile kullarına ulaşabilmektedir (Allah'ı tenzih ederiz). Bu, Allah'ın tecelli olarak gönderdiği insan dışındaki tüm varlıkların Allah'ın dışında bir varlıkları olduğunu iddia etmektir, yani şirktir. Allah'a ortak koşmak, Allah'tan başka varlıklara bağımsız güç atfetmek, Allah'ın Katında büyük bir günahtır ve Allah'ı tanıyamamak, takdir edememektir.

ceylanlar

Allah, kullarına olan yakınlığını İncil'de de çok açık olarak bildirmiştir:
Siz onlara benzemeyin! Çünkü Allah'ınız nelere gereksinmeniz olduğunu siz daha O'ndan dilemeden önce bilir. (Matta, 6:8)
Allah'ın görmediği hiçbir varlık yoktur. Kendisi'ne hesap vereceğimiz Allah'ın gözleri önünde herşey çıplak ve açıktır. (İbranilere Mektup, 4:13)
[Allah Katında] Belli olmayacak gizli hiçbir şey yoktur, bilinmeyecek ve aydınlığa çıkmayacak saklı birşey yoktur. (Luka, 8:17)
... Yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen herşey –tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklar– O'nda yaratıldı. Herşey O'nun tarafından ve O'nun için yaratıldı. Herşeyden önce var olan O'dur ve herşey varlığını O'nda sürdürmektedir. (Pavlus'tan Koloselilere Mektup, 1:16-17)
Ama siz dua edeceğiniz zaman iç odanıza çekilip kapıyı örtün ve gizlide olan Allah'a dua edin. Gizlilik içinde yapılanı gören Allah sizi ödüllendirecektir. (Matta, 6:6)
Beş serçe iki meteliğe satılmıyor mu? Ama bunların bir teki bile Allah Katında unutulmuş değildir. Nitekim başınızdaki saçlar bile tek tek sayılıdır... (Luka, 12:6-7)
Yüce Allah Kuran'da ise şöyle bildirmiştir:
"... gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim." (Bakara Suresi, 33)

kuşlar
İncil pasajlarında ve Kuran ayetlerinde açıkça belirtildiği gibi Allah'a ulaşmak için bir insanın içinden samimi dua etmesi yeterlidir. Her nerede olursa olsun, Allah kişiyi mutlaka duyar, görür ve dilediği takdirde onun duasına icabet eder.
Dolayısıyla İslam'da uzak bir Allah inancı olduğunu iddia ederek üçleme inancına zemin hazırlamaya çalışan bir kısım Hristiyanlar büyük bir yanılgıya düşmüştür. Söz konusu kişiler, Yüce Allah'ın Bir ve Tek İlah olarak her şeyin Yaratıcısı ve her yeri ve her şeyi kuşatan olduğunu anladıklarında, maddenin aslını kavradıklarında asıl o zaman Allah'ın kendilerine ne kadar yakın olduğunu anlayabileceklerdir.
İçinde bulundukları üçleme yanılgısı nedeniyle Allah'ı yanlış tanımakta, Allah'ın büyüklüğünü anlamamaktadırlar. Çünkü eğer anlasalar, Allah'ın dışında, Allah'ın tecellisi olmayan varlıklar olduğunu iddia etmez, Allah'a şirk koşmaktan şiddetle kaçınırlardı.
Her şeyi yaratan, her şeye ve her yere Hakim olan bir Rabbimiz var. Hristiyanlar bu gerçekleri akılcı değerlendirmeli, Allah'ın Yüce Kudretine yaraşır bir din anlayışı benimsemelidirler. Allah gökte, yerde, insanın yaşamını sürdürdüğü, gördüğü, görmediği her yerdedir. Beynimizde yaratılan ve "hayatımız" dediğimiz bütün görüntü Allah'a aittir. Durum böyleyken bir insan nasıl Allah'a ulaşmak için bir vesile gerektiğini iddia edebilir? Bir insan içinden geçirdiği an, Allah onun duasını işitir. Allah'ın bizlere böylesine yakın olması, bütün Hristiyan kardeşlerimizi sevindirmelidir. Samimi Hristiyanlar, maddenin asıl mahiyetini anlamalı, Allah'ın şanını gereği gibi takdir etmeli, böyle mantıksız ve gereksiz izahlara Allah'ın izin vermeyeceğini bilmelidirler.
ceylanlar

Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder