11 Temmuz 2014 Cuma

3. BÖLÜM Var Olan Her Şey Allah'ın Tecellisidir

Önemli Bir Sır: Beynimizin İçindeki Görüntünün Dışında Hiç Bir Şeyle Muhatap Olamayız

Dünyada insanların çok büyük bir bölümü, önemli bir gerçeğin farkında olmadan yaşar. İnsanların tüm hayatlarını, dünya hayatına ve ahirete bakış açılarını köklü şekilde değiştirecek bu sır, sadece beynimizin içinde yaşadığımız gerçeğidir. Diğer bir deyişle, hiç kimse kendisine beyninin içinde ruhuna izlettirilen dünyadan dışarı çıkamaz, dışarıda var olan maddenin aslıyla muhatap olamaz.
Bu şöyle açıklanabilir: Bize dış dünyadan görüntü olarak ulaşan bilgiler, yalnızca bir miktar ışıktır. Eğer bir elmanın görüntüsünü görüyor, kokusunu hissediyor, tadını alabiliyor ve ona elimizle dokunabiliyorsak, bunların tümü bize bir ışık demeti ile gelir. Bir başka deyişle dışarıdaki elmadan, bize bu ışık demeti dışında gelen hiçbir şey yoktur. Elmanın kendisine asla ulaşamayız. Örneğin elmadan gözümüze ulaşan fotonlar, gözümüzde elektrik akımına dönüştürülür ve beynimize iletilen elektrik akımı orada bir elma görüntüsü olarak yorumlanır. Yine başka bir deyişle, beynimizde dışarıdakinden bağımsız apayrı bir görüntü meydana gelir ve biz sadece beynimizdeki bu elma ile muhatap oluruz. Dışarıdaki elma ile beynimizdekinin hiçbir bağlantısı yoktur. 

elmaBu, gördüğümüz, tattığımız, dokunduğumuz, kokladığımız ve duyduğumuz her şey için geçerlidir. Beynimizde oluşan görüntünün hiçbiri dışarıdaki görüntünün aslı değildir. DIŞARIDA MADDENİN KENDİSİ VARDIR, fakat bu maddenin aslı tamamen SAYDAM VE KARANLIKTIR. Dışarıdaki bu saydam ve karanlık maddeye herhangi bir şekilde ulaşabilmemiz ise imkansızdır. Bu, bilim adamlarının tespit ettiği ve ittifakla kabul edip ortaya koydukları bilimsel bir gerçektir. (Atomun içinde %99.9999 kadarlık bir boşluk olduğunun ve kuantum fiziği ile atomaltı parçacıklarının, parçacık özelliklerinin yanı sıra dalga özelliği de gösterdiklerinin ispatlanmasıyla dışarıdaki maddenin gerçek mahiyeti ve dışarıda ışık ve renk olmadığı ortaya çıkarılmıştır.
Burada şunu vurgulamak gerekir: Maddenin aslına hiçbir zaman ulaşamadığımız gerçeği, bilimsel olarak ispatlanan tartışmasız kesin bir sonuçtur; kimsenin özel bir inancı değildir. Bilim, tüm hayatımızın beynimizin içinde mükemmel bir detay ve netlik içinde yaratılmakta olduğunu, dışarıdaki dünyaya ise hiçbir zaman ulaşamayacağımızı, dışarıda var olan maddenin ise tamamen saydam olduğunu kanıtlamış bulunmaktadır.
İnsanların büyük bir kısmı, bu gerçeği ilmi olarak bilseler de, dışarıdaki dünya ile muhatap oldukları hissinden bir türlü kurtulamazlar. Görüntünün kesintisiz netliği ve kalitesi onları bu konu üzerinde düşünmekten alıkoyar. Bunun sebebi ise, beynimizde yaratılan ve yalnızca elektrik sinyallerinden oluşan görüntünün müthiş gerçekçi, olağanüstü canlılıkta, renkli, hareketli ve kusursuz olmasıdır. Bu elbette, tüm alemlerin Yaratıcısı olan, bir atomun içinde ve devasa uzayda hayranlık uyandıracak alemler yaratan, her şeyi kusursuz bir düzen ve olağanüstü güzellikte var etmeye kadir olan, Kendisi tüm güzelliklerin Sahibi ve tüm kusur ve eksikliklerden münezzeh Yüce Allah için çok kolaydır. Rabbimiz, her insanın zihninde, yalnızca ona ait ve detaylarda mükemmelliklerle donatılmış bir alemi var etmeye kadirdir.
Bu bilgi şu anlama gelir: Dışarıda uçsuz bucaksız zannettiğimiz gezegenler, Samanyolu, yıldızlar, Güneş, Dünya üzerindeki tüm insanlar, milyonlarca canlı türü, onların yaşamları, yerin altındakiler, hücreler, proteinler, atomlar ve atomun içindeki tüm diğer alemler, bunların her biri Allah'ın izniyle beynimizde mercimek büyüklüğünde bir alanın içinde yaratılmaktadır. Görüntünün yaratıldığı bu küçük zerre de aslında bizim için sadece bir görüntüdür Beynin içinde bu görüntüleri gören, bu hisleri algılayan ise ruhumuzdur. "Hayatımız" ya da "dış dünya" dediğimiz ise, aslında Allah'ın ruhumuza yaşattırdıkları, hissettirdikleridir.
Ruhun beyni de kulağı da yoktur, ama bunlara ihtiyaç olmadan beyne gelen sinyalleri hoşa giden bir müzik, bir sokak gürültüsü veya bir arkadaşınızın sesi olarak duyarsınız. Aynı şekilde ruhun gözü de yoktur, ama ruhumuz elektrik akımı olarak beyne gelen sinyalleri göze ihtiyaç olmadan zevk veren bir manzara ya da tanıdık bir sima olarak görür. Dolayısıyla dünya metafiziktir, kainat metafiziktir. İnsanlar bu gerçeği düşünmek istemeseler de, anlamazlıktan gelseler de, sadece ve sadece Allah'ın ruhlarına izlettirdiği dünya ile muhataptırlar ve -Allah dilemedikçe- bu dünyanın dışına kimse çıkamaz, aslı dışarıda var olan madde ile muhatap olamaz.

Beynimizdeki Dünyanın Tümü Allah'ın Tecellisidir, Hiçbir Şey İstisna Değildir

Her şeyin beynimizde yalnızca bir görüntü olarak yaratıldığı gerçeği, tecelli kavramını da daha iyi anlamamızı sağlar. Her şey bizim için bir görüntüden ibaret olduğuna, maddenin dışarıdaki aslı saydam ve karanlık olduğuna göre, zihnimizde yaratılan renkli, hareketli ve ışıklı görüntünün tümü mahiyet bakımından birbirinden farksızdır. Diğer bir deyişle bizim muhatap olduğumuz dünyaya ait herşey zihnimizde oluşan hayallerdir. Bizler, beynimizdeki bir ekranın içinde her biri birer hayal olan bu görüntüleri izleriz. Bu Allah'ın yarattığı kanundur. Allah'ın kanununa göre, MADDE DIŞARIDA VARDIR, ANCAK BİZİM bunun dışına çıkıp maddenin aslına ulaşmamız, beynimizdeki bu görüntülerin dışına çıkmamız mümkün değildir. 

Dolayısıyla "HER ŞEY"; beynimizin içinde gördüğümüz muhatap olduğumuz HER ŞEY Allah'ın tecellisidir. Tüm anneler ve babalar Allah'ın tecellileridir. Tüm çocuklar Allah'ın tecellileridir. Tüm kelebekler, kuşlar, ağaçlar, güller, meyveler Allah'ın tecellisidir. Gezegenler, güneşler, yıldızlar, devasa kainat Allah'ın tecellisidir. Allah, Hz. Musa (as)'a çalıdan seslendiğinde de, Allah çalıda tecelli etmiştir. Hiçbir şey istisna değildir. Çünkü her şey, dışarıda var olan maddenin beynimizde yaratılan görüntüsünün bir parçasıdır. Bu görüntünün içinde güzel insanlar, ailemiz, güzel evler, binalar, kuşlar, birbirinden ihtişamlı dağlar olduğu gibi metruk evler, izbe sokak araları, savaşlar, katliamlar, kavgalar, çirkinlikler, hastalıklar da vardır. Güzel şeyler nasıl bu görüntünün parçası ise, kötü şeyler de aynı görüntünün parçasıdır. Çünkü tümü bu dünya hayatını oluşturmak için beynimizde bir hayal olarak yaratılır ve dolayısıyla tümü Allah'ın yarattığı görüntüler yani tecellilerdir.

Bazı Hristiyanlar, maddenin yalnızca beynimizde bir görüntü olduğu gerçeğini bilmediklerinden veya tam kavramadıklarından, "Allah'ın dünyadaki tecellileri" ifadesini de yanlış yorumlamaktadırlar. Söz konusu Hristiyanlar, sadece Hz. İsa (as) Allah'ın tecellisidir diyerek, ona haşa ilahlık atfetmekte; diğer varlıkları ise haşa Allah'tan bağımsız tutmaktadırlar.

madde

Bizim beynimizdeki görüntülerin dışına çıkarak dışarıdaki maddenin aslına ulaşabilme imkanımız yoktur. Bizler, sadece bize seyrettirilen renkli ve hareketli dünyadaki görüntüleri izleriz. Dolayısıyla her şey, beynimizde bir hayal olarak yaratılır. Dolayısıyla bunların tümü Allah'ın yarattığı görüntüler ve tecellilerdir. Tecelli konusundaki bu açıklama, "Allah"ın tecellisi demek, Allah'n Zatı demektir" iddiasını ortadan kaldırır. Hz. İsa (as) da yalnızca Allah'ın güzel bir tecellisidir, fakat Allah'ın Zatı değildir.
Hz. İsa (as) elbette Allah'ın ruhunu taşımaktadır ve elbette Allah onda en Rahmani şekilde tecelli etmektedir. Fakat dünyada var olan hiçbir şey Allah'tan bağımsız değildir; hepsi Allah'ın eseri ve Allah'ın tecellisidir. Güzel, çirkin, iyi, kötü, kısacası herşey Allah'ın yaratmasıyla, Allah'ın izniyledir. Ancak bu konuda söz konusu Hristiyanlar Allah'ın tecellisi olmayı, Allah'ın Zatı şeklinde yanlış yorumlayarak önemli bir hataya düşmektedirler. Yalnızca Hz. İsa (as)'ın Allah'ın bir tecellisi olduğunu, yeryüzündeki başka varlıkların, özellikle kötülüklerin ve çirkinliklerin asla tecelli olarak kabul edilemeyeceğini iddia etmektedirler.
Allah'ın tecellisi demek, Allah'ın Zatı demek değildir. İnsanlar, hiçbir zaman Allah'ın Yüce Zatını göremezler, ama O'nun tecellileriyle sürekli muhataptırlar. Gördüğümüz her şey dışarıda var olan maddeye ait birer görüntüdür ve bu görüntü tek bir ekran içinde bütündür. Bizim için tüm dünya beynimizdeki bu görüntülerden ibarettir, çünkü biz dışarıdaki maddesel dünyanın aslıyla hiçbir zaman muhatap olamayız.Beynimizdeki bu kopya görüntüler ise Rabbimiz'den ayrı değildir (Allah'ı tenzih ederiz), ayrı olabilmesi mümkün değildir.Dolayısıyla Hz. İsa (as) da, tüm diğer varlıklar da aynı görüntünün parçasıdırlar ve tümü Allah'ın tecellileridir.
Yukarıda bilimsel olarak anlattığımız maddenin aslı konusu, Hristiyanların Hz. İsa (as)'a yönelik bu yanlış inançlarını tam anlamıyla ortadan kaldırmaktadır. Bunun için samimi Hristiyan kardeşlerimizin bu konu üzerinde detaylı düşünmeleri gerekmektedir. Anlattığımız bu gerçek, daha önce de belirttiğimiz gibi, bir yorum veya bir inanç şekli değildir. Bu, ispatlanmış, bilimsel bir gerçektir ve içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda bunu inkar edecek tek bir bilim adamı yoktur. Bunu inkar etmek, dünyanın düz olduğu gibi anti bilimsel bir iddiayı savunmakla aynı şeydir. Dolayısıyla maddi dünyanın varlığını öne sürerek Hz. İsa (as)'a ilahlık atfetmeye çalışanlar, daha temelden çürütülmüş materyalizmin etkisi altında aldanmaktadırlar.
duyma koklama görme tatma dokunma

Koklama.                    Görme.                   Dokunma.                   İşitme.               Tatma

Hz. İsa (as); güçlü Allah korkusu ve sevgisi, üstün ahlakı, örnek tavrı, Rabbimiz'in kendisine bahşettiği mucizeleriyle elbette Allah'ın özel bir tecellisidir. Allah'ın çok sevgili bir kulu, Rahman isminin çok yoğun olarak tecelli ettiği kutlu bir peygamberidir. Bazı Hristiyanlar Allah'ın mübarek kulu ve peygamberi olan Hz. İsa (as)'ı, Rabbimiz'in tüm diğer tecellileri gibi bir tecelli olarak kabul ettiklerinde, ona ihanet edeceklerini ya da duydukları sevgiye zarar geleceğini düşünüyor olabilirler. Oysa Allah'ın kutlu Peygamberini haşa ilahlaştırmak kesinlikle bir sevgi ifadesi olamaz. Tam tersine bu, Allah sevgisini anlayamamaktan kaynaklanan ciddi bir yanılgıdır. Böyle bir anlayıştan Allah'a sığınmak gerekir. Sevgi, her şeyin Yaratıcısı ve Tek Sahibi olan Allah'a yöneltilir. Rabbimiz'in en mübarek tecellileri de işte bu yüzden çok sevilirler. Bizim Hz. İsa (as)'a olan sevgimiz, Allah'a olan sevgimizden kaynaklanan bir sevgidir. Allah'ı ne kadar çok seversek, Hz. İsa (as)'a sevgimiz de o kadar güçlenip büyüyecektir.
Hz. İsa (as)'ın Allah'ın yarattığı tüm tecelliler gibi bir tecelli olması, onun değerini elbette ki düşürmez. O, Allah'ın güzel ahlaklı ve salih bir kuludur, Rabbimiz'in seçtiği güzeller güzeli peygamberidir. Onu bu üstün vasfıyla, Allah rızası için sevmek, çok daha değerli ve güzeldir. Allah'ın razı olacağı, asıl gösterilmesi gereken ve doğru olan sevgi şekli de budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder