25 Mayıs 2014 Pazar

Tarihi Kaynaklara Göre İncil Zaman İçinde Tahrif Edilmiştir

Tarihi Kaynaklara Göre İncil Zaman İçinde Tahrif Edilmiştir

Hristiyanlar İncil'in Değiştirildiğine İhtimal Vermekle Dinden Çıkmış Olmazlar

    Hristiyan kardeşlerimizin büyük bir kısmı, İncil'in zaman içinde değiştirildiği konusuna ciddi şekilde tepki vermekte ve bunu asla kabul etmemektedirler. Çünkü bu durumu bir nevi "dinden çıkma" olarak değerlendirmektedirler. Elbette ki Hristiyanların tabi oldukları kitabın tahrif olduğuna dair iddiaları tepki ile karşılamaları anlaşılabilir bir konudur. Fakat bunun asla dile getirilmemesi gereken ve "dinden çıkmaya" sebep olacak bir kesin hüküm olup olmadığının anlaşılabilmesi için biraz düşünmek, Hristiyanlık tarihine bakmak ve bütün bunlar ışığında İncil'i tekrar incelemek gerekir.
    Bir kez daha önemle ifade edecek olursak İncil, Müslümanlar olarak bizim de kitabımızdır. Dolayısıyla İncil'in değiştirilmiş ve yanlış yorumlanmış olması bizim isteyeceğimiz bir şey değildir. Fakat bu durum gerçekleşmiştir ve bize Kuran'da da haber verilmiştir. Şu durumda bu tahrifatı gösteren delillere ve tarihi olaylara bakmak gerekmektedir. Elbette bu durum gerçek İncil'in yok olduğu anlamına gelmez. İncil'in aslı, korunmuş olarak günümüze kadar gelmiştir. Şu anda gizlenmiş haldedir ve Allah'ın izniyle mutlaka bulunacaktır. Dolayısıyla önemli olan, İncil'in hak hükümlerini görebilmek, Kuran'a göre değerlendirmek ve akılcı ve vicdana uygun düşünmektir.
    Halihazırda Hristiyan kardeşlerimizce kullanılmakta olan dört İncil hakkında mutlaka bilinmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir konu daha vardır:
    Bu  yazıda okuyacağınız anlatımlar Müslümanların yaptığı çıkarımlar veya ortaya attığı iddialar değildir. Tam tersine bu yazıda anlatılanlar Hristiyanların kendi kaynaklarına dayanmaktadır. 

    Tarihi kaynaklardan Hristiyanlığın yayılışı ve teslis inancının kaynağı

- İlk devir Hristiyan belgeleri ile Hristiyan cemaatlerini incelediğimizde, Hz. İsa (as)'ın; Allah'ın varlığı ve birliği konusunda ne Hz. Musa (as)'dan ne de Hz. Muhammed (sav)'den farklı bir öğreti getirmediğini görürüz.
- Hz. İsa (as)'dan sonra Hristiyanlık, havariler tarafından yayılmıştır. Onlar, özellikle Orta Doğu, Kudüs, Antakya ve Urfa gibi tevhid inancının hakim olduğu bölgelerde tebliğ yapmışlardır. Bu bölgeler Peygamberlerin zuhur ettiği bölgeler olduğu için, tevhid inancına zaten aşina olan pek çok kişi hızlıca Hristiyanlığı seçmiştir.
- O döneme kadar var olmayan teslis inancının Hristiyanlığa yerleşmesi ise, Hz. İsa (as)'dan çok sonra, Hristiyanlığın Yunan-Roma putperestliğinin hakim olduğu bölgelerde yayılmasıyla ortaya çıkmıştır.
- Bunun sebebi, Mısır'daki İskenderiye, Yunanistan, İtalya ve Anadolu gibi bölgelerde putperestlikten dönmüş olan Hristiyanların, eski inançlarının tesiriyle adına teslis dedikleri bir Hristiyanlık oluşturmaya başlamalarıdır.

kilise penceresi
   Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah'tan başka İlah yoktur. Ve şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
(Ali İmran Suresi, 62)



  Putperestlik teslis inancına nasıl zemin hazırladı?
    Tarih boyunca putperestler, putlar arasında daima üç putu diğerlerinden üstün saymışlardır. Bunlardan en büyüğünü Baba, diğerini Ana, diğerini de Oğul olarak kabul etmişlerdir. Buna dair bazı örnekler şöyledir:
Hint putperestliğinde teslis kavramı vardır. Bu üçlü tanrı, Brahma, Vişnu ve Şuva'dır.
    Kuran'da, Arap putperestliğinde de üçleme fikrinin olduğuna işaret edilmektedir: "Gördünüz mü-haber verin; Lat ve Uzza'yı. Ve üçüncü (put) olan Menat'ı(n herhangi bir güçleri var mı)?" (Necm Suresi, 19-20)
   Hristiyanlıktan önceki dönemde, Suriye ve çevre bölgelerinde de üçlü tanrı inancının yaygın olduğu bilinmektedir.
   Aynı şekilde Mısır putperestliğinde Osiris (Baba), İsis (Anne) ve Horus (oğul) üçlü tanrısı vardır.
    Pers putperestliği olan Mitraizm de üçlemeyi savunan bir batıl inançtır. Milattan önceki yüzyıllarda Anadolu'da ve Avrupa'da yaygındır.
   Roma ve Yunan putperestliğinde de üçleme fikri ve inancı vardır. Zeus, Jüpiter ve Apollo, eski Yunan'ın üçlü tanrılarıdır. Zaten Hristiyanlığı üçleme fikrinin de Roma ve Yunan putperestliğinden geldiği bilinmektedir.
   Yunan mitolojisinde çok sayıda baba tanrı, oğul tanrı bulunmaktadır. Hatta Platon bu üçlemeyi formüle etmiş ve sözde tanrılarının "logos" (söz) diye bir oğlu ve "sophos" (bilgelik) diye bir kızı olduğunu savunmuştu. Bilindiği gibi Hristiyanlıkta Hz. İsa (as) için kullanılan tanımlamalardan bir tanesi de "logos"tur.
Meryem ana evi

     Meryem Ana Evi, İzmir Selçuk'taki Bülbüldağı'nda Hz. İsa (as)'ın annesi Hz. Meryem (as)'ın son yıllarını geçirdiğine inanılan kilise. Hıristiyanlar için hac yeridir. Hz. Meryem (as)'ın mezarının da Bülbüldağı'nda olduğu düşünülür. Hristiyanlar yanında Müslümanlarca da kutsal sayılır.
    Amerikalı Teoloji profesörü Dr. Paul R. Eddy de bu konuya dikkat çekmiş ve "Was Early Christianity Corrupted by Hellenism?" (Erken Hıristiyanlık Helenizm tarafından bozuldu mu?) başlıklı makalesinde şu yorumlarda bulunmuştur:
    Babil'e kadar uzanan eski dünya boyunca, üçlü gruplamalarla putperest tanrılara tapmak yaygın idi. Bu etki, Hz. İsa'dan önceki ve sonraki yüzyıllarda Mısır'da, Yunanistan'da ve Roma'da da fazlasıyla görülüyordu. Havarilerin ölümünden sonra, bu tip putperest inançlar Hıristiyanlığı istila etmeye başladı... Plato, üçlemeyi şu anki şeklinde öğretmemiş olsa da, onun felsefeleri bu doktrin için birer ön hazırlık niteliğindeydi. (Dr. Paul R. Eddy, Was Early Christianity Corrupted by 'Hellenism'?, http://www.xmark.com/focus/Pages/hellenism.html)
   Genelde putperestlikte, özellikle de Yunan ve Roma putperestliğinde üçlü tanrılardan en büyüğünün ölümlü kadınlarla evlendiğine ve bu evlilikten hep erkek çocuk doğduğuna ve o doğan çocukların da tanrı olduğuna inanılırdı.
   Ölümlü bir anneden doğan tanrı çocuk inancı bugün Hristiyanlıktaki teslis inancı ile ciddi benzerlikler taşımaktadır.
   Yunan felsefesinde filozoflar fizik alem hakkında akıl yürüterek kendilerince bir tanrı fikrine ulaşmışlardır. Ancak değişmez ve sonsuz kabul ettikleri tanrının, nasıl olup da sonlu değişken varlıkları var edebildiğini kavrayamamışlardır. Bu sebeple maddesel bir varlığın aracılığıyla evrenin oluşumunu izah etmeye kalkışmışlardır.
   Buna göre, örneğin bir çocuk ana-babadan türediği gibi, evrenin oluşumu için de tanrı ile varlıklar arasında var olması gereken aracılar yani hiyerarşik tanrısal varlıklar olması gerektiğini iddia etmişlerdir. Bu hiyerarşiye göre en üst tanrı, otoriteyi ve başlangıcı (yani yaratılışı), diğerleri zamansal ve mekansal dünyalık işleri, ikincil tanrılar da ceza verme ve mükafatlandırma gibi işleri yerine getirmektedirler.
    Bu sözde tanrılar ve tanrısallar, genelde en önemlisinden başlamak üzere hep "üçlü bir birlik" olarak belirlenmiş ve tanımlanmışlardır. Dolayısıyla üçleme veya üçlü birlik inancı, putperest dönemde ortaya çıkıp var olmuş yaygın bir inanç şeklidir.
   William Varner, Hz. İsa (as)'ın tebliğiyle muhatap olan Gentilelerin (Kitab-ı Mukaddes'te Yahudi olmayanlar için kullanılan bir tabirdir. Hz. İsa dönemindeki Romalılar için kullanılır) bakış açılarının bu fikirler çerçevesinde şekillendiğini söyler ve şöyle devam eder:
   Onların Allah'ın oğlu fikirleri çok tanrılı düşünce üzerinde kurulmuştu. Bu nedenle de bu görüşlerini Hz. İsa ve havarilerinin Tek Tanrı'lı inanışlarına dönüştürmeleri oldukça zordu. Doğu ve Helen düşüncelerinin hakim olduğu, dolayısıyla kralların ve diğer kutsal kişilerin Allah'ın oğlu olarak isimlendirildiği bu bölgede Hz. İsa da Allah'ın oğlu olarak ilan edildi. (William C. Varner, "Jesus the Son of God")


cami, klise

"Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."
(Ali İmran Suresi, 51)

   Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru."
(Ali İmran Suresi, 191)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder